Tiyatroda yarım asır – Haldun Dormen & Göksel Kortay

Tiyatroda yarım asır – Haldun Dormen & Göksel Kortay

Söyleşi Röportajlar Tiyatroda yarım asır – Haldun Dormen & Göksel Kortay

Türk tiyatrosunun duayenlerinden Haldun Dormen ve Göksel Kortay'la geçmişten günümüze tiyatro ve son çalışmalarına dair keyifli bir sohbet yaptık.

Paylaş:

Yorumlar:

istanbul.net.tr Aralık 1, 2016
Tiyatroda yarım asır – Haldun Dormen & Göksel Kortay

Türk tiyatrosuna adını yazdırmak, bir Haldun Dormen, bir Göksel Kortay olmak hiç kolay olmasa gerek. Bitmek tükenmek bilmeyen üretme, yaratma, öğretme isteğinizi, enerjinizi tetikleyen güç nedir?

Haldun Dormen: Beni tetikleyen güç, işi sevmem, insanları sevmem, insanlarla bildiklerimi paylaşmam ve yaptığım işten çok çok mutlu olmam. Bu da yeterli derecede enerji veriyor bana.

Göksel Kortay: Biz ikimiz de Koç burcuyuz. Koç burcu biliyorsunuz çok enerjiktir. Benim burçlarla pek ilgim yoktur ama bunu biliyorum. Bir de Haldun Bey'in dediği gibi tabii çalışmak, bu mesleği, bu sanatı çok sevmek, çok sevmek de değil, adeta tutkulu olmak, sevdalı olmak gerekiyor. Biz ikimiz de halen daha sahnede oynuyoruz. Hatta aynı oyunda oynuyoruz, Kibarlık Budalası adlı Moliere'nin bir oyununda. Bunca yıl sonra hala sahnede olmak müthiş bir şey. Yani içinizde o aşk varsa, o sevda varsa bir biçimde oluyor, yürüyor işler.

Eğitime çok önem verdiğinizi biliyoruz. Sahne Tozu Tiyatrosu'nun sanat danışmanlığını yapıyorsunuz Haldun Bey. Tiyatro Akademisi Nişantaşı şubesinde sizin ve Göksel Hanım'ın da dahil olduğu güçlü bir eğitim kadrosuyla derslere başlıyorsunuz. Biraz Akademi'den bahsedebilir miyiz? Hangi eğitmenler olacak, dersler nasıl olacak ve ne zaman başlayacak?

Sahne Tozu İstanbul'da

Göksel Kortay: Sahne Tozu Tiyatrosu'nun Akademisi aslında İzmir için yeni değil. İzmir'de on bir yıldan beri, hatta bu yıl on ikinci yıllarını kutluyorlar, devam etmekteler hem tiyatro topluluğu olarak, hem de akademi olarak.

Haldun Dormen: Altı yüz tane talebeleri var.

Göksel Kortay: İstanbul'da onun bir şubesi açılıyor. Geçen yıl biz bir deneme yaptık bakalım ne oluyor diye. Yalnız Haldun Bey ve ben ders veriyorduk. Çok iyi gitti. Onun üzerine burada da, tabii İstanbul çok büyük bir metropol olduğu için burada güçlü bir kadroyla girmek istedi. Eğitim kadrosunda Zafer Ergin, Selçuk Yöntem, Haldun Dormen, ben, Zerrin Tekindor, Kandemir Konduk, Selçuk Borak ve Serpil Günseli var. Aslında onlar kendileri de, Sahne Tozu Tiyatrosu'nun genel sanat yönetmeni Çağlar İşgören ve ana kadro da çok heyecanlılar ve "rüya kadro" diyorlar. Tabii bu isimlerin bir araya gelmesi, özellikle de bunca yoğun çalışan isimlerin zamanlarını haftada bir gün okula vermeleri ve gelebilmeleri tabii çok heyecan verici oldu. Dersler dün itibarıyla başladı. Sıra ile önce Selçuk Yöntem başladı, bugün Zafer Ergin başlıyor, yarın Haldun Dormen başlıyor, bir hafta sonra ben başlıyorum. Böyle sırayla gidiyoruz. 21 Kasım'da burada okulun açılışı var, açılış yapacağız öğleden sonra. Hem öğrenciler ve öğretmenler tanışsınlar, hem herkes birbirini tanısın diye bir tanışma ve daha doğrusu bir de tanıtma toplantısı olacak. Ondan sonra da devam edecek. İzmir'de bu birkaç yıllık eğitim süresi ama burada ne olacak, onu bilmiyoruz. İzmir'de önce geliyorlar birinci yıl, ikinci yılllarını bitirdikten sonra yeni aktör olarak onların arasından seçilen ve yeterince tutkulu, yeterince disiplinli, çalışkan kişiler seçilip, yeni aktör olarak devam ediyorlar. Arkadan, onlar bir yıldan sonra aktör kulüp olarak devam ediyorlar ve her yıl sonu, aşağı yukarı on yedi, on sekiz oyun sergiliyorlar. Önceki yıl on yedi oyun sergilediler, 2016'nın Haziran'ında on dokuz oyun sergilediler ama yirmi üç gösteri yaptılar. Ayrıca yıl içinde de gösteri yapıyorlar. Bizim burada yıl sonu gösterimiz olacak. Gerek oyuncular için, gerekse Haldun Bey müzikal yapacak.

Müzikal gösteri yapacağım

Haldun Dormen: Ben müzikal gösteri yapmak istiyorum. Çünkü müzikal dersi veriyorum. Oyuncu nasıl olunur? En başta üstünde durduğum şey insanların kendine olan güvenini kazandırmak. Çünkü çoğunlukla ilk defa sahneye çıkacak olan, ilk defa şarkı söyleyecek olan insanlar. Onlara o güveni verip, şarkı söylemeleri ve sahneye çıkmaları benim için çok önemli. Ve geçen sene yaptığımız şey de, yirmi beş kişinin yirmi beşi de sahneye çıktı ve şarkı söyledi. Hepsi teker teker şarkı söyledi ve beraber şarkı söylediler. Çok hoş bir şey oldu. Bu sene müzikal yapmayı düşünüyorum. Kadroya göre bir müzikal seçeceğim. Bir Türk müzikali ve onu yapmaya çalışacağım. Fakat ben Sahne Tozu'ndan da biraz bahsetmek istiyorum. Sahne Tozu'na çok önem veriyorum. Sanat danışmanlığını yapıyorum ama on yıldır beraber çalışıyorum onlarla ve İzmir'de gerçekten önemli bir tiyatro olayı yarattılar iyi niyetleriyle, çalışkanlıkları ile ve inanılmaz enerjileriyle. Ben de elimden gelen yardımı yapıyorum. Şu anda Bit Yeniği'ni, benim eski Bit Yeniği oyunumu Pes Doğrusu adlı bir oyun olarak oynuyorlar. Ve bence çok çok çok iyi oynuyorlar. Çok komik bir oyun. Gerçekten o komediyi verebilmek profesyonellik işi. Verebiliyorlar. Ben yaptığım rejiden, aldığım neticeden çok memnunum.

Göksel Kortay: Sahne Tozu Tiyatrosu ile ben Haldun Dormen aracılığıyla tanıştım altı, yedi yıl önce. Gerçekten ben böyle bir grup görmedim. Fevkalade birbirlerine bağlı. Bunlar on üç kişi. Başlarında Çağlar İşgören var genel sanat yönetmenleri, Haldun Bey var sanat yönetmenleri ve on iki kişilik de bir kadro. Müthiş bir kadro. Tabii birbirlerine çok bağlı oldukları için birlikte yemek yiyor, birlikte tartışıyorlar. O tiyatroya sabah dokuzda giriyorlar, gece üçlere, dörtlere kadar tiyatro yiyor, tiyatro içiyor, tiyatro konuşuyorlar, tiyatroyla uyuyorlar, tiyatroyla kalkıyorlar.

Haldun Dormen: En önemlisi bütün işleri kendileri yapıyor. Gişeyi de kendileri, basın danışmanlığını da kendileri yapıyor, hatta teknisyenliği bile kendileri yapıyor.

Göksel Kortay: Salonun temizliği, her şeyi. Sabah dokuzda geliyorlar, salonlarını temizliyorlar, dekoru kuruyorlar, kaldırıyorlar. Çünkü çeşitli oyunlar oynandığı için her gün bir dekor kurup kaldırmak gerekiyor bazen. Bu kadar da birbirleriyle oldukları için tabii birbirlerini de çok iyi tanıyorlar. Dolayısıyla oynadıkları oyunlar da çok iyi çıkıyor. Gerçekten müthiş bir ekip olmuşlar. Eskiden İzmir'de biz yazın turnelere giderdik. Bir ay, bir buçuk ay, kimi tiyatrolar iki ay kalırdı ve hep dolardı, açık havada oynanırdı fuarda. Ama sonra kışın haftada bir gün bile, kırk yılda bir turneye gitseniz İzmir'e, dolmazdı. Biz de şaşırırdık. Kışın niye seyirci gelmiyor diye. Gelmezdi İzmir seyircisi, alışkın değildi. Şimdi onların sayesinde müthiş bir seyirci potansiyeli oluştu. Tiyatroya geliyorlar, çok seviyorlar. Yani İzmir'in tiyatro ortamını fevkalade canlandırdı Sahne Tozu Tiyatrosu. Gerçekten bana çok heyecan veriyor. Bir kere gençlerin, bu gençlerin özellikle bu kadar tutkulu olmaları, bu kadar tiyatroya bağlı olmaları, bu kadar sevdalı koşuşturmaları, ayrıca da disiplinleri, saygıları, terbiyeleri inanılmaz. Onun için biz bayılıyoruz zaten, onun için begeniyoruz. Tam bizim düşündüğümüz türde genç oyuncular onlar. Burada da bakalım ileride belki, aynı sistemi kurmayı düşünüyoruz. Bu okulun da yöneticiliğini ben yapıyorum. İnşallah bu sene başlayacağım. Bakalım, umuyoruz ki çok iyi gidecektir.

Haldun Bey, bu yıl dördüncü kitabınız “Nerde Kalmıştık” çıktı ve kütüphanelerimizdeki yerini aldı. Daha önceki kitaplarınızın devamı niteliğinde. Bu sefer 2002 yılından günümüze kadar olan anılarınızı paylaşıyorsunuz. Kitaplarınız hem Türk tiyatrosunda bir döneme ışık tutuyor hem de yaşadığınız acı tatlı olayları esprili bir dille ustaca kaleme alıyorsunuz ve bu yüzden de okuması gerçekten çok keyifli. Farklı bir türde de yazmayı düşünür müsünüz? Tiyatro oyunları da yazmıştınız. Yakın zamanda başladığınız ya da yazmaya başlayacağınız yeni bir tiyatro oyununuz var mı?

“Nerede kalmıştık?” bu sene çıktı

Haldun Dormen: Hayır, şu anda yeni bir tiyatro oyunu yok. Bana diyorlar ki: "Bir kitap daha yaz." Dört kitap yazdım zaten. Bilmiyorum, Allah ömür verirse, uzun yaşarsam belki beşinci kitabı yazacak vakit bulurum. Çünkü anlatacak o kadar çok şey var ki. Bu sene çıktı kitap, 2016'nın başında. O günden beri o kadar çok şey oldu ki bir kitabı daha doldurabilir. Farklı türde yazmayı, roman yazmayı, şiir yazmayı hiç düşünmedim, beceremem de belki. Konuşur gibi yazdığım için bunu çok rahat yazıyorum. Oyun yazıyorum çünkü oyunculuktan gelen, yönetmenlikten gelen bir rahatlıkla yazıyorum oyunları. Lafların nasıl söylenmesi gerektiğini biliyorum. Zaten hep söylüyorum, bir tiyatro yazarının mutlaka ve mutlaka aktörlükten geçmiş olması lazım. Çünkü laflar mutlaka bir aktörün ağzından, bir karakterin ağzından çıkan laflar gibi olmalı.

Birçok oyunda birçok karaktere hayat verdiniz. Canlandırmaktan en çok keyif aldığınız karakteri ve onu sevmenize sebep olan niteliklerini anlatır mısınız?

Haldun Dormen: Ben bugüne kadar iki defa Şahane Züğürtler adlı oyundaki Prens Mikhail'i oynadım. Galiba altı yüz kereyi geçti hikayenin prodüksiyonuyla. Bir kere Ayfer Feray'la, bir kere Nevra Serezli'yle oynadım. Göksel de ikinci prodüksiyonda vardı. Çok büyük keyifle oynadım. Çünkü karakterde bana uygun çok şey vardı. Yani benim kafamda, benim karakterimde, benim amaçlarımdaki bir karakterdi. Şimdi de onu, geçen hafta başladı, yeniden sahneye koydum Şehir Tiyatrosu'nda. Ben oynamıyorum ve kıskanarak başkasına verdim rolü ama gerçekten çok iyi oynuyorlar. Onu baştan sahneye koymak çok mutlu etti. Biraz korktum acaba zamanı geçti mi diye? Devrim dolayısıyla Rusya'dan iltica eden, göç eden asil sınıfı anlatıyor. Kimse anlar mı bunu, kimse dinler mi bilmiyorum? Çünkü benim gençliğimde, çocukluğumda burada oradan gelme çok Rus vardı, lokanta işletirlerdi falan. Onlar yok artık. Onun için yeni gençler tanımıyor, o Rusları bilmiyorlar. Ama battı balık yan gider, oyun o kadar güzel bir oyun ki gene hitap ediyor. İnsana dair çok şey var. O bakımdan kurtarıyor işi. Onun için benim en favori oyunum Şahane Züğürtler. Şehir Tiyatrosu'nda bana bu rolü sahneye koymamı Süha Uygur, Şehir Tiyatrosu'nda da sanat danışmanı olan arkadaşım teklif etti ve beni çok mutlu etti. O da galiba sonuçtan memnun kaldı ki bana beraber bir şey daha yapalım dedi. Eğer mümkün olursa birlikte bir de müzikal gerçekleştirmeyi düşünüyoruz.

Göksel Kortay: Benim öyle dört, beş tane var. Öncelikle tabii benim ilk göz ağrım olan yıllar önce, bu yıl elli üç olacak, elli üç yıl önce Türkiye'de sahneye ilk adım attığım rolüm Bertolt Brecht'in Üç Kuruşluk Opera'daki Mrs. Peachum rolüdür. Sonra ben de Haldun Bey gibi Şahane Züğürtler'deki rolümü hakikaten çok severek oynamıştım. Yaygara 70'teki rolümü çok severek oynamıştım. Şu anda oynamakta olduğum Kibarlık Budalası'ndaki rolümü de seviyorum. En çok sevdiklerimden biri gene, galiba Dormen Tiyatrosu'nda ilk oynadığım rol Eski Çamlar Bardak Oldu'da çok severek oynadığım bir anne rolü vardı. Aynı zamanda biri İngilizce olmak üzere üç kere oynadığım Nalınlar oyunu var Necati Cumalı'nın. Üç ayrı tiyatroda üç kere oynadım aynı rolü. Bir de gene, Bugün Git Yarın Gel veya uyarlaması olan Necati Bey'i Görmek İstiyorum adlı oyunda da üç kere oynadım. İki kere Dormen'de, bir kere de Altan Erbulak ile Metin Serezli'nin kurmuş olduğu tiyatroda olmak üzere. Onları çok çok severek oynadım.

Haldun Dormen: Hepsini seviyor maşallah.

Göksel Kortay: Olur mu? Üç yüz oyun var aşağı yukarı.

Haldun Dormen: Üç yüz oyunda oynamadın herhalde.

Göksel Kortay: Tabii elli iki yılda. Üç yüze yakın, evet saydım, üç yüze yakın. Çünkü çocuk oyunlarım da var. Çocuk oyunları her hafta değişirdi.

Haldun Dormen: Üç yüzü sayma inşallah.

Göksel Kortay: Ama tabii bunlar aralarında sivrilenler. Oyunlar bizim çocuklarımız gibidir. Hepsini ayrı ayrı severiz. Haldun Bey'in de dediği gibi hatta başkası oynadığı zaman kıskanırız, benim rolümü oynuyor falan diye. Yani hepsini çok severiz.

Haldun Dormen: Göksel “Yaygara 70”'ten bahsetti. Benim de çok sevdiğim bir oyundur o. Çok severek sahneye koyduğum bir oyun. Ben oynamadım onda ama sahneye koydum. Rahmetli Erol Günaydın'ın yazdığı ve rahmetli Cemal Reşit Rey'in bizim için bestelediği bir oyundur. O da eskimeyen bir oyun. Onu her şey yolunda giderse önümüzdeki yıl İzmir'de Sahne Tozu Tiyatrosu'nda sahneye koyacağız ve İzmir'de bir müzikal yapmış olacağız. Umarım o da gerçekleşir.

Göksel Kortay: İnşallah. Çünkü o sıcak, müthiş bir mahalle yaşamını anlatan, çok bizden, bir de Erol Günaydın'ın kalemi müthişti, onun kaleminden çıkma. Ben genelde çalışırken repliklerin başına "Öyle mi?", "Tamam", "Öyle mi canım?", "Hadi bakalım" gibi ağıza ya da duruma uysun diye sözler koyarım. Erol Günaydın'ın repliklerinde tek kelime koyamıyorsunuz. Çünkü kendisi çok iyi bir oyuncu olduğu için onları ne gerekiyorsa öyle yazmış. Karakterler çok sıcak, müzikler müthiş.

Oyun müzikleriniz için özellikle tercih ettiğiniz bir besteci var mı?

Haldun Dormen: Ben uzun yıllardır Serpil Günseli adlı genç bir hanım besteciyle çalışıyorum. Ve benim için müthiş bir insan. Bence dünya çapında bir besteci. Dünyada müzikalde kadın besteci çok az. Fakat Serpil nerede olursa olsun, dünyanın hangi tarafında olursa olsun bir müzikale müzik yazabilir ve başarılı olur. Tabii ki Cemal Reşit Rey var, Melih Kibar var ama onlar maalesef artık geçmişte kaldığı için şu anda çalışmaktan hoşlandığım, beraber bir şeyler yaratabildiğimiz insan Serpil Günseli. Melih Kibar ile de çok çalıştım, Hisseli Harikalar Kumpanyası, Yolun Yarısı... bir çok müzikal yaptık onunla. Bir de tabi Cemal Reşit Rey. Onun gibi bir dahiyle çalışmak beni çok mutlu etmiştir. Bizim için çok özeldir.

Sizce gelmiş geçmiş en iyi müzikal film hangisidir? Oyunculuğuyla sizi etkileyen, sevdiğiniz aktör ya da aktrisler kimlerdir?

En iyi müzikal Singing in the Rain

Haldun Dormen: Bence en iyi müzikal film, Amerikalılar da aynı şeyi düşünüyor, Singing in the Rain (Yağmurda Şarkı) Gene Kelly'nin yağmur altında şemsiye ile söylediği şarkı unutulmaz. En müthiş müzikal sahnedir o. Gençler de onu çok beğeniyorlar.

Göksel Kortay: Bir de Wizard Of Oz (Oz Büyücüsü) Onda da Judy Garland'ın muhteşem bir şarkısı vardı. Ben de onu hiç unutamam. Son yirmi, otuz yılda da benim en beğendiğim üç müzikalden biri Les Miserables (Sefiller) ki otuz yıldır oynuyor Londra'da. Onu çok beğenirim. Phantom of the Opera, Lloyd Webber'in. Onu çok beğenirim. Bir de Lloyd Webber'in ilk oyunlarından biri olan Jesus Christ Superstar yani Süper Star İsa müzikali. Küçük bir müzikaldir o fakat ben orada büyülenmiştim. Saatlerce yerimden kalkamadım. Ağlıyorum, gözümden yaşlar geliyor. Oradaki o duyguya, o müziğe müthiş hayran oldum, etkilendim. Yanımda bir Alman oturuyordu. Omzuma dokunup "bitti" dedi. "Biliyorum" dedim ama kalkamıyorum yerimden, kalakaldım. O kadar etkilendim. Gidiyorlar artık, salon boşalıyor, "bitti, bitti" dedi, zannetti ki ben anlamadım. Biliyorum dedim, öyle salon boşaldı, ben bakakaldım. Hala daha onu unutamam. Tabii çok güzel oyunlar var ama bunlar aralarında öne çıkanlar.

Haldun Dormen: Benim için de, son yıllarda, son yıllar derken yine otuz yıl olmuştur, bizde de oynanan West Side Story (Batı Yakası Hikayesi) bence son yılların en iyi yazılmış müzikali. Bir de Göksel'in dediği gibi Opera'daki Hayalet, Sefiller de çok çok çok iyi ama West Side Story bence en iyisi.

Göksel Kortay: West Side Story'nin her parçası ayrı bir hit.

Haldun Dormen: Ekseriyetle sahnede gördüğümüz şey filmde çok iyi olmuyor. West Side Story'nin hem sahnede hem filmdeki başarısı inanılmaz.

1957'de Dormen Tiyatrosu'nu kurdunuz ve malesef deprem, ekonomik kriz gibi sebeplerle birkaç kez kapatmak zorunda kaldınız. Genellikle toplumumuzda başarılı ve tanınmış isimlerin geçmişte tiyatroda çok büyük paralar kazandığına dair yanlış bir inanış var. Halbuki sanıldığı kadar maddi kazanç sağlanamadığı gibi siz ailenizden gelen mal varlıklarınızı da sırf tiyatronuzu ayakta tutmak için tiyatro uğruna feda ettiniz. Tiyatro tarihinin birçok dönemine şahitlik etmiş duayen bir oyuncu olarak gelecekle ilgili umutlarınız var mı? Tiyatroların varlıklarını sürdürebilmesi için neler yapılabilir?

Umut en önemli güneş, güneş olmazsa hayat biter
Tiyatro, birikim olarak müthiş zengin bir yaşam

Haldun Dormen: Tabii ki var. Ben umutsuz hiçbir şey düşünmüyorum. Benim için umut en önemli güneş. Herkesin takip etmesi gereken bir güneş. O güneş olmadığı zaman hayat bitiyor zaten. Umutsuz bir anım yok benim. Her an bir umudum var. Tiyatro için para kazanıyor, kazanmıyor diye konuşmak istemiyorum. Kazanılıyor da kazanılmıyor da. Ama para kazanacağım diye tiyatro işine girilmez. Gerçekten tiyatro işi para kazanan bir iş değil çoğunlukla. Ama arada para da kazanırsan ne ala. Ben bugüne kadar sarf ettiğim paraları tiyatro uğruna satıp savdığıma hiç pişman değilim. Çünkü bana o kadar çok şey kazandırdı ki bunu hiçbir paraya satın alamam zaten. Bu saygınlığı, bu sevgiyi, bu itibarı parayla satın alamam ki.

Göksel Kortay: Ayrıca birikim olarak müthiş zengin bir yaşam. Bir şeyler veren, müthiş etkileyici bir yaşam o ortamda yaşamak, o kişilerle birlikte çalışmak, birlikte olmak.

Haldun Dormen: Sürekli yaratıcı olmak çok hoş bir şey. O yüzden her şeye değer yani.

Müthiş genç oyuncu kuşak yetişti
Türk tiyatrosu çok sağlam adımlarla ileri gidiyor

Göksel Kortay: İleriye dönük ben şunu söylemek istiyorum. Bence müthiş bir genç oyuncu kuşak yetişti. Ben ondan çok ümitliyim.

Haldun Dormen: Yalnız oyuncu değil, yönetmen ve yazar da yetişiyor. Bu yüzden Türk tiyatrosu çok sağlam adımlarla ileriye gidiyor.

Göksel Kortay: Ve artık özellikle sevinerek görüyorum ki son yıllarda biliyorsunuz İstanbul'da üç yüze yakın alternatif tiyatro dediğimiz daha küçük topluluklar, küçük yerlerde oynayan tiyatrolar var. Müthiş etkili oyunlar yapıyorlar. İki kişilik, üç kişilik, dört, beş kişilik. Çoğunun dekoru yok falan ama o kadar güzel şeyler yapıyorlar ki, insanlar onları orada bulup gidip seyrediyorlar. Bu da beni çok mutlu ediyor. O çıkmaz sokaklar, küçük salonlar, garajlar... İnsanlar oralara gidip bu oyunları seyrediyor. Bu da ilerisi için çok ümit verici. Ayrıca ben hep onu düşünürüm, eğer doğru bir şey yapmışsanız, yani iyi bir şey yapmışsanız insanlar gelip seyrediyor. Son iki, üç yılda da gerçekten tiyatroya bir dönüş var seyircide. En çok sevindiğim de seyirci profili gençleşti. Gençler geliyorlar ve bu ilerisi için çok ümit verici.

Alternatif oyunlardan söz açılmışken, alternatif oyunları destekliyor ve takip ediyorsunuz. Gittiğim oyunlarda bazen izleyiciler arasında sizleri de gördüğüm için özellikle biliyorum. Hatta en son Antabus oyununda görmüştüm sizleri. Alternatif tiyatrolarda çok başarılı gördüğünüz, gelecek için sizi umutlandıran genç oyunculardan birkaç isim söyleyebilir misiniz?

Haldun Dormen: Mesela Antabus'ta Nihal Yalçın harika bir oyuncu. Bence tabii orada çok önemli başka bir şey daha var. Yazar da çok önemli. Genç bir hanım yazar. Müthiş. Ben Antabus'tan çok etkilendim. Alternatif tiyatrolarda bunun gibi çok başarılı şeyler de var ama hepsi de fevkalade değil, çok kötü şeyler de var. Ama iyileri de insanı mest ediyor. Ben bir de Tiyatroadam'ın yaptığı işleri de çok beğeniyorum. Onlar da çok büyük şeyler yapıyorlar. Çok ümitliyim onlardan da. Daha bu sezon gidemedim oyunlarına, gideceğim. Erdal Beşikçioğlu'nun oyununu görmek istiyorum. Ben onu çok beğenirim. En son “Bir Delinin Hatıra Defteri”nde görmüştüm. Müthişti. Onun için merakla bekliyorum onu. Nihal Yalçın'ın da yeni oyunlarını bekliyorum.

Göksel Kortay: Ben isim veremeyeceğim çünkü çok var. Çok ümit veren parlak oyuncular var. Fevkalade işler yapan genç oyuncular var. Çoğuda iftihar ve gururla söylüyorum, benim öğrencilerim. Onları tabii sahnede izlemek, kimisi yle bazen fırsat oluyor aynı sahneye çıkıyoruz, o da büyük bir keyif. Gerçekten çok var ve Türk tiyatrosunun geleceği konusunda benim endişem kalmadı.

Onlarca usta, sanatçı yetiştirdiniz ve birlikte çeşitli projelerde görev aldınız. Birçok değerli isim içinde çalışmaktan en çok keyif aldığınız, birlikte çalışması bazen en zor olan, en keyifli olan ya da sizi en çok heyecanlandıran sanatçılar kimlerdir?

Haldun Dormen: Binlerce insanla çalıştım ama çoğundan, diyelim yüzde doksan dokuzu ile çalışmaktan büyük keyif aldım. Örneğin bu son Şehir Tiyatrosu'nda yaptığım Şahane Züğürtler, İzmir Sahne Tozu'nda yaptığım Pes Doğrusu oyununda herkesle çalışmaktan büyük keyif aldım. Benim çok az çalışmaktan nefret ettiğim insan var, onlar da ya bir ya iki tanedir binlerce insan arasında. Onların ismini söylemek istemiyorum, zaten isimlerini de unuttum galiba.

Göksel Kortay: Benim de öyle yok çalışmak istemediğim. Aynı Haldun Bey'in dediği gibi çok enderdir bir tiyatro topluluğunda hoşlanmayan. Herkes birbiri ile hemen kaynaşır. Özellikle Dormen tiyatrosu oyuncuları, geçenlerde galası vardı Haldun Bey'in sahneye koyduğu Şahane Züğürtler'in, mesela on senedir birbirimizi görmemişiz ama bıraktığımız yerden o an başlarız. Zannedersinizki dün ayrılmışız, dün veda edip bugün tekrar buluşmuşuz gibi. Nitekim yine öyle oldu. Oynamaktan zevk aldığım çok sanatçı var. Çok önemli sanatçılarla oynamak insana hem keyif veriyor, hem çok şey öğretiyor. Eğer bir veya iki isim söylemek gerekirse benim en keyif aldığım Müşfik Kenter'di. Çünkü Müşfik Kenter öyle bir oyuncuydu ki, karşısındaki oyuncuyu oynatırdı. Böyle kaşıyla, gözüyle, hali ve tavrıyla sizi de oynatırdı. Bir de Gazanfer Özcan'la üç oyunda çalıştım, onunla da çok keyifli oynamıştım. İkisi de nurlar içinde yatsın. Gazanfer Bey çok komikti bilirsiniz. Ben ona çok gülerdim. En güldüğüm sanatçılardan biriydi. Sonra birlikte çalışmak kısmet olunca "Eyvah" dedim. Ben sahnede gülmeyi sevmem, hiç gülmem, gülene de kızarım ama Gazanfer Bey gülebilir. Şaka da yaparmış sahnede. Dedim ki: "Gazanfer Bey ne olur bana şaka falan yapmayın. Çünkü ben gülerim, size dayanamam. Bana ne olur yapmayın" dedim. "Tamam" dedi ve hiç yapmadı hakikaten. Çok güzel bir çalışmamız oldu birlikte. O da etrafındaki oyunculara çok saygılı sahnede. Zaten genelde hemen hemen bütün tiyatro oyuncuları birbirlerine saygılıdır. Çok aykırı durumlar olmadıkça birbirlerini kızdıracak, üzecek bir şey yapmazlar. Herkes de kendini bilen insanlar olduğu için uyum içinde oynar gideriz. Mesela Haldun Bey sekiz yıldır oynuyor, ben dört yıldır oynuyorum aynı oyunda, Kibarlık Budalası. Gayet güzel, güle oynuya gidiyoruz bunca yıldır.

Filmclikten vazgeçtim, iyi bir rol teklif edilirse oynarım

”Bozuk Düzen” ve “Güzel Bir Gün İçin” adlarında iki film yönettiniz. Bu filmler Altın Portakal Film Festivali'nde yedi ödül kazanmıştı 1966 ve 1967 yıllarında. Filmleri günümüze uyarlayarak tekrar çekmeyi ya da tiyatro oyununa uyarlayarak sahnelemeyi düşündünüz mü?

Haldun Dormen: Yok, yapacak o kadar çok işim var ki, bir filmi yönetmek istemiyorum. Yönetmen olarak filmcilikten vazgeçtim ama iyi bir rol teklif ederlerse filmde oynarım. Bu yaştan sonra tekrar film işine giremem. O zaman başlamıştım, çok da keyif almıştım. Ödül kazandım ama filmlerimin ikisi de para kazanmadı o zaman. Para kazanmayınca devam edemedim ve artık geçti. Şimdi bundan sonra yalnız sahnede yönetmenlik yaparım. Ama filmlerde oynarım memnuniyetle, tabii iyi bir rol bulursam.

Türk filminde devrim sayılacak sahneyi Haldun Dormen başlattı

Göksel Kortay: O filmler Türk sinemasında aşağı yukarı devrim sayılabilecek filmlerdi. Birinde ben de oynamıştım ama minicik bir rolüm vardı. Şu anda bu söz konusu değil ama o yıllarda filmlerde zengin sahneler olduğu zaman, mesela davet sahneleri var, başrol oyuncuları fevkalade şık, fevkalade hoş, güzel ama onun dışında davete gelen diğer davetliler, diğer oyuncular evlere şenlik. Üstbaş felaket, kendileri felaket, gerçekten çok kötüydü. Mesela; lüks bir davet veriliyor bir otelde, bir evde, o mekan felaket. İlk defa Haldun Bey Güzel Bir Gün İçin' de kendi evini açtı. Kendi dostları, gerçek sosyeteye mensup ya da o hayatı yaşayan kişilerden oluşan bir davetli sahnesi vardı, o sahne müthişti. Türk filmlerinde bu tür sahneler içinde bir devrimdir bu bence. Çok şeker filmlerdi. Yazık ki, Haldun Bey'in dediği gibi ödül aldı ama para kazanmadı. Belki devam etseydi şu an kim bilir neler yapıyordu?!

Haldun Dormen: Evet ama tiyatroya yönlendirdi beni ve tiyatroda kaldım. Bundan hiç de mutsuz değilim. İyi ki tiyatroda kalmışım, tiyatroda güzel şeyler yapabiliyorum.

Röportaj: Derya Bilgingil
Editoryal: www.istanbul.net.tr
08.11.2016

istanbul.net.tr

Kare Kod (QR) Uygulaması

Sitemizde yer alan Mekan sahipleri ,etkinlik düzenleyenler, Kare (QR) kodunuzu oluşturun, bilgilerinizi mobil kullanıcılarla kolayca paylaşın. Oluşturduğunuz kare (QR) kodu yazıcınızdan basarak hemen kullanabilirsiniz.

Resime sağ tıklayıp jpg formatında farklı kaydedebilirsiniz.

Herhangi bir yorum yapılmadı ilk yorumlayan siz olun...
Yorumlar yaparak sesini duyur..!

İlginizi Çekebilir

SAYFAYI PAYLAŞIN

Facebook Twitter İnstagram Pinterest Mesaj Email
KAPAT

HAKKIMIZDA

Hakkımızda iletisim Yasal Uyarı Reklam Android Apple
KAPAT