Eski Erkek Kıyafetleri

Sermet Muhtar Alus

Kadınların çeşit çeşit kıyafetleri olur da erkeklerin olmaz mı?
Erkeklerin de yaşa göre, ev halleri başka, sokak halleri başka, teklifli tekellüflü yerlerdeki halleri gene başka idi ve bu giyiniş halleri mevsimlerle değişirdi.

Enseyi, göbeği şişirmiş, saçı sakalı ağartmış, geline ve damada karışmış olan kudeman (eskilerden) başlayalım.

Bu kimseler, yaz gelince ev içinde patiska veya keten takke, hilali gömlek, üstüne fildekos pamuk fanila, daha üstüne yollu basmadan, önü açık ve kavuşturma peşli gecelik entarisi, en üste aynı kumaştan hırka giyerlerdi.

Kibarlar, hırkadan sonra sırta bir feyyum kürk alır, Temmuz ve Ağustos ayları gibi pek sıcak zamanlarda kürk yerine mavi, sarı, pembe renkteki Hama kumaşından Şam hırkası kullanılırdı.
Karınlılar, daha doğrusu, çeviklik ve çalaklık (tez canlılık) daiyesinde (iddiasında) bulunanlar, ayak bileklerinden ilikli patiska don üzerine, üç dört kulaç boyunda, yün kuşak sararlardı.

Ayaklar umumiyetle çorapsız ve çıplak olup ökçesiz vidala terliklerle yürünür, kollar sıvanıp, göğüs bağır açılır, evin en küfür küfür esen penceresi hangi canipte (yanda) ise, yelyeperek, yelken kürek oraya koşularak önüne geçilip tiryaki harcı kalın cıgara tellendirilir, az şekerli yorgunluk kahvesi, yudum yudum içilirdi.

Mevsim kış ise, hilali gömlek, üzerine Selanik fanilası, ayrıca bir fanila don, üste, Şam veya Halep kumaşından, iki önü kavuşturma entari ile aynı kumaştan hırka giyili, kibarlar şal kuşak bağlayıp geziye kaplı elma veya koyu samur kürklere bürünürlerdi. Adı kürk ama  bunun da nevileri vardı. Tüyleri kısa, hafif ve alacalı olup yaza mahsus olanına feyyum denilirdi. Mevsimliğine elma ismi verilirdi. (Esnaf kahyası, vekilharç, ahçı başı gibilerin giydikleri kaba elma kürkler sadedimizden hariçtir.)

Kış kürkü olan samur kürkün açık sarısı ve siyaha yakın koyusu bulunur, zerdava kürk ise en zengin harcı sayılırdı. Sereserpe dolaşmaya alışmış çıplak ayaklara yün çoraplar ve keçe terlikler geçirilirdi.

Dahili kıyafeti, bu şekilde bulunan zevatın harici kisveleri: Azizyevari yumuşak fes; kısa yakalı frenk gömleği; yazın beyaz yelek ve sof ceket; kışın siyah ceket veya redingot; üstünde pardösü veya palto; ayakta potin kundura.

Nimresmi (yarı resmi) yerlerde istanbulin, ayalarda sırmalı üniforma sırta takılır, kandilli temennahlara, Nabi misali sözlere"girişilirdi.
Gençlerin kıyafetine gelince, bervechi peşin (ilkönce) yapılacak şey bunları ikiye tefriktir (ayırmaktır):

1. Iskartada kalıp boynu bükük pinekleyenler
2. Kaşanelerden birine mahdum veya damat olup yangelenler
Birinci şıktakiler gerek ev içi, gerekse sokak kisveleri, demin saydığımız yaşlılardan, hatta onların orta hallilerinden farklı değildi. Mazruf (içi) ne kadar turfanda, terütaze, çiçeği burnunda olsa da zarf, hemen hemen aynı idi:

Klasik gecelik entarisi, basma kalıp frenk gömleiği, malum kostüm veya redingot, harcıalem pardesü veya palo. Bu zümrenin ekseriyeti, Mayer, Iştayın, Tirink`den sekiz on mecidiyelik yaptıranları da, köşe bucakta, han odalarındaki külüstür terzilerle cebelleşip durur, ütüleye ütüleye, lekeciye vere vere, senelerce taşırdı.

İkinci şıkka dahil olan mahdumin-i kiram ve damadan-ı zevil`l-ihtiram (saygı sahibi) ise, kılpıranga arz-ı endam eylerlerdi. Mahafaza (bununla birlikte), bu cemaatin konak içinde ve haremdeki halleri yine umum gibiydi; yani; gecelik, hırka, kürk.

O devirde, Pijamanın, Kimononun ismini cismini ne bilen, ne de işiten mevcuttu.
Hatta bir gün, son tertip alafrangalardan bir tanıdık, sırasına getirerek, mütamadiyen bir kelime tekrar edip duruyor. Muziplerden biri:
-Monşer, söylediğim Puyjama lafzı Hintçedir ve Hintlilere mahsus hafif bir elbisedir! cevabını vermiş ve hazır bi`l-meclis olanları apıştırmıştı. Bahsettiğimiz kalantor beylerin sokak vaziyetleri görülecek şeydi. Başta, içi hasırlı ve mantarlı fes. Boyunda, dört parmak eninde, alerötur yakalık ve kabuk gibi kravat; kravatın üstünde pırlanta iğne. Sırtta, mevsim nazar-ı dikkate, alınarak ince ve açık yahut kalın ve koyu renk kumaştan kostüm. Kolda, ipek atlaslı pardesü. Elde altın başlı baston. Ayakta, uçları sipsivri iskarpin.

Haftada, on beş günde bir, daireye gidilirken, fare tüyü renginde bonjurla gri pantolon giyilir, merasim ve alay günlerinde, sırmalı üniforma kuşanılırdı. Şıklığı ileriye götürenler, mesela lacivert elbise giyecekse, kravatını, pardesösünü, şemsiyesini, çorabını, iskarpinini, ipekli mendilini, hatta mümkün olsa fesini bile lacivert renkte intihap eder (seçer), gri döşemeli faytonuna rağbet etmeyip lacivert kupasının koşulmasını emreylerdi.

Güvez brikine (kiremit rengi) ikbal buyuracaksa, koyu kestane kostümünü ve aynı malzeme ve teferruatı takıp takıştırırdı. Bu kademede bulunanların terzileri Mir veya Boter`di.
Üste başa gene itinakar olup da işi ifrata vardırmayanlar, Leon, Vidoviç, Mendelino`ya şitap ederler(seğirtirler), modaya müptela fakat ala küllü hal (şöyle böyle) keseli gençler Tünel Meydanı`ndaki, kır sakallı frenk terziye başvurular, biraz daha para tutanları ise, Bab-ı Ali`nin alt başındaki Civelekyan`a dadanırlardı.

Ne kadar askeri terzi varsa Rizapaşa Yokuşu`nda idi. Bir zamanlar, Canbedenyan`ın üstüne yokmuş; sonraları Altınmakas`a nazir (eş, benzer) bulunmazdı.

Akşam, 19 Haziran 1932

Kaynak: Masal Olanlar / Sermet Muhtar Alus / İletişim Yayınları /S:143-147

Paylaş:

İstanbul Fotoğrafları İstanbul Tarihi İstanbul Müzeleri Dini Mekanlar Tarihi Eserler İstanbul İlçeleri Daha Fazlasını Göster

SAYFAYI PAYLAŞIN

Facebook Twitter İnstagram Pinterest Mesaj Email
KAPAT

HAKKIMIZDA

Hakkımızda iletisim Yasal Uyarı Reklam Android Apple
KAPAT