19. Yüzyılda Osmanlı Başkenti: Değişen İstanbul-7

Zeynep Çelik

İstanbul Rehberi İstanbul Yazıları 19. Yüzyılda Osmanlı Başkenti: Değişen İstanbul-7

Resim1: 1900 yılında Harbiye Nezareti`ne doğru Beyazıt Meydanı`nın görünüşü)

Bouvard var olan meydanın boyutlarını şişirerek büyük bir dikdörtgen yaratmayı ve Harbiye Nezareti`nin bulunduğu eksen üzerine bir belediye sarayı binası (Hotel de Ville) oturtmayı tasarladı. Yeni meydan, kuzey-güney ve doğu-batı eksenleriyle merkez noktalarında bir örnek fıskiyeleri bulunan, dört karaye bölünecekti. Bu projenin ana unsuru olan Belediye Sarayı, devasa, kare merkez kulesiyle Bayezid Cami`nin narin minarelerini gölgede bırakacaktı.

Meydanın batısındaki Sultan Bayezid Medresesi yıkılacak, yerine avlulu ve kubbeli ikiz binalar inşa edilecekti. Bu iki bina, Sanayi ve Ziraat Müzesi (Musée Industriel et Agricole) ve Devlet Kütüphanesi (Bibliothéque Impériale), sırasıyla modernleşme ve terakkinin, eğitim ve kültürün simgeleri olacaktı. Bunlar Paris`te Jacques Gabriel`in Concorde Meydanı`ndaki ikiz binaları (Garde-meubles) çağrıştırıyordu. Dahası, sokak seviyesindeki revaklı galerileriyle Rue de Rivoli etkisi yaratılmak istenmişti.

Meydanın doğu kısmı bir sorun oluşturuyordu. Bayezid Cami Bouvard`ın projesinin eksenine oturmuyor, bütünselliğini bozuyordu. Bouvard caminin güney batıya bakan kapısını diagonal bir caddenin yönlendirici odak noktası olarak kullanmış, caminin gövdesini bol yeşillikle olabildiğince gizlemişti. Resim2: 1900 yılında Sultanahmet Cami`nin Ayasofya`dan görünüşü)

Meydanın güneydoğu ve güneybatı köşelerinde adı olmayan iki benzer bina vardı. Bunlar civardaki Bouvard binalarının üslubunun ana unsurlarını paylaşıyorlardı: Sokak seviyesinde revaklı mekanlar, ana cepheleri betimleyen iki katlı sütunlar, Mansard çatılar ve köşeleri vurgulayan kubbeler.

Bouvard`ın topoğrafyaya ve mevcut kent dokusuna karşı keyfi tutumu, iddialı projesini hayal olarak kalmaya mahkum etti. Beyazıt bölgesi, çizimlerde gösterildiği gibi düz değildir. En yüksek noktası Harbiye Nezareti olan arazi, doğal bir eğimle, güneyde Marmara Denizi, kuzeyde ise Haliç`e doğru inmektedir. Aslında çok daha küçük olan Beyazıt Meydanı dahi, güney ve kuzey noktaları arasında hatırı sayılır bir eğime sahiptir. Arazinin eğimi hesaba katıldığı takdirde Boubard`ın projesinin tutarlılığı bozulurdu.

Kentin mevcut dokusuna oturtulmadığında Bouvard`ın projesinin uygulanmasının imkansızlığı daha da açıklıkla ortaya çıkmaktadır. Projenin boyutlarının ve eksenlerinin dayattığı şekliyle ceminin batı kanadı ve avlusu kısmen yok edilecek, Sultan Bayezid`in türbesi ise tümüyle yıkılacaktı. Ayrıca, Kapalıçarşı`nın kuzeydoğu ve güneydoğu köşeleri, yerlerini iki büyük yapıya ter edeceklerdi. Kapalıçarşı`nın geri kalanının düzenlenmesi Bouvard için bile iddialı bir iş olurdu.

Bouvard`ın caddeleri ve bulvarları ölçeklerindeki hatalarından daha da öte sorunlar yaratıyordu. Bayezid Cami`nin önünden verevlemesine geçen caddenin nereye uzandığı bilinmemektedir, zira çizimler yeniden tasarımlanan bölgenin ötesine geçmemektedir. Tasarımlanan meydanın güney ucundan geçen ana bulvarın konumu yanlıştı, çünkü At Meydanı ile Ayasofya`ya çıkan Divanyolu`nu kesiyordu. Aslında, Bouvard`ın Beyazıt meydanı projesi-1902) burada Bouvard kendi projelerine ters düşerek, At Meydanı`nı Beyazıt`a bağlamamıştı. Öyle görünüyor ki güneye, Marmara`ya doğru uzanan sokak dokusu söz konusu olduğunda Bouvard gözlerini tümüyle kapamıştı. Önerdiği arterlerin yönelişleri 1867`de yeniden düzenlenen sokak dokusunun ekseninden tam tamına otuz derece farklıydı.

Beaux-Arts Plancılığı: Bouvard`ın Bulvarları:

Galata Köprüsü ve Yeni Cami Meydanı

Yeni Galata Köprüsü projesinde Bouvard, 1900 Paris Dünya Sergisi için yapılan III. Alexandre Köprüsü`den esinlenmişti. III. Alexandre Köprüsü Seine nehri üzerinden geçen metal bir yapıydı. Bu köprünün ayaklarındaki ve gövdesi üstündeki ağır süslemeler, metalden şamdan ve çelenkler, serginin genel havasına çok uygundu. Diğer iki bina ise Bouvard`ın baş denetleyici mimar olarak çalıştığı Grand Palais ile Petit Palais idi.
Galata Köprüsü`nü yenileme projesinde Bouvard, Pariste`ki köprüde denediği kemeri dört defa yinelemiş ve köprünün iki ucuna da yarım kemerler eklemiştir. Boyu hariç, düşündüğü köprü her şeyiyle Alexandre Resim1: Bouvard`ın Yeni Galat Köprüsü Projesi-1902)

Köprüsü`nü andırıyordu. Köprünün her iki ucunda yer alacak ayakların biçimi yine aynı olacak, ancak tepelerine hilaller yerleştirilmiş ufak kubbeler oturtularak Şark havası verilecekti. Şamdanlar ve demir çelenkler Paris köprüsünden aynen kopyaydılar. hatta köprü lambalarının biçimi ve yerleşimi dahi III.Alexandre Köprüsü`nü hatırlatıyordu.

Bouvard`ın İstanbul için düşündüğü Galata Köprüsü projesi görkemli bir yapıydı. Eski köprünün mimari açıdan fazla iddialı olmayan tasarımına karşın, Bouvard`ın projesi herhangi bir Batılı seyyahın veya Batılılaşmış bir Osmanlı elitinin kolaylıkla modern mimarinin en seçkin örneği olarak görebileceği bir yapı öneriyordu. Bouvard mükemmel çizim tekniğini, tasarımına abartılı bir haşmet havası vermeye hasretti. Çizimindeki Haliç gerçek Haliç`ten daha geniş, köprüsü de bu nedenle daha uzun görünüyordu. Sahildeki gezinti yolları yapının anıtsal boyutlarını vurgularken, aynı zamanda Seine nehri kıyılarını çağrıştırıyordu.

Kaynak: 19. Yüzyıl Osmanlı Başkenti: İstanbul / Zeynep Çelik / Tarih Vakfı Yurt Yayınları / S: 96-100

Paylaş:

İstanbul Fotoğrafları İstanbul Tarihi İstanbul Müzeleri Dini Mekanlar Tarihi Eserler İstanbul İlçeleri Daha Fazlasını Göster

SAYFAYI PAYLAŞIN

Facebook Twitter İnstagram Pinterest Mesaj Email
KAPAT

HAKKIMIZDA

Hakkımızda iletisim Yasal Uyarı Reklam Android Apple
KAPAT